Asr Suresi
Önceki Sure: Tekasür Suresi ← Kur'ân → Hümeze Suresi: Sonraki Sure
Bu sureyi Asr suresi okuma sayfasında mealiyle beraber okuyabilirsiniz
İlgili diğer bahisler için Asr (Tavzih) sayfasına bakın
Asr (العصر) Suresi Kur'ân-ı Kerim'in 103. suresi olup Tekasür ve Hümeze sureleri arasında yer alır. Asr sûresi, kısa olmakla beraber Kur’ân-ı Kerîm’deki bütün nasihatlerin özü sayılır. Ashaptan iki kişinin karşılaştıkları zaman biri diğerine Asr sûresini okumadan ve ardından selâm vermeden ayrılmadıkları rivayet edilmiştir.[1]
Risale-i Nur'da Asr Suresi ve ayetleri hakkındaki dersler:
- Bediüzzaman 13. Şua'daki bir mektubunda Mü'min suresinin 85. ayetinde geçen "İşte o zaman kâfirler hüsrana uğrayacaklardır." mealindeki ibarenin "Asra yemin ederim ki insan gerçekten ziyan içindedir." mealindeki Asr suresinin 1. ve 2. ayetlerine işaret ettiğini, kâfirlerin bu kadar tahribatları ve savaşlarının fayda yerine zarar verdiğini, "Velasr" ibaresinde Risale-i Nur'a ima olduğunu, ebced makamı 1360 ederek o senede münafıkların ve küfre düşenlerin Risale-i Nur’a ilişeceklerini ama hüsrana uğrayacaklarını, zelzele ve harp gibi belaların kalkmasına bir sebep Risale-i Nur olduğunu ve onun hizmetine engel olunmasının belaları celbedeceğine gizli bir îma olabileceğini beyan eder.
- Bediüzzaman Kastamonu Lahikasındaki bir mektubunda insanların, hususan Müslümanların art arda gelen helâket ve hasaretlerinin başlangıç ve bitiş vaktine dair bir suale verdiği cevapta her asra hitap ettiği gibi bu asrımıza daha ziyade bakan Asr suresine müracaat eder. "İnsan gerçekten ziyan içindedir." mealindeki Asr suresinin 2. ayetinin ebced makamının 1324 edip 2. meşrutiyet, saltanatın değişmesi, Balkan ve İtalyan Savaşları, 1. Dünya savaşındaki mağlubiyetimiz, dehşetli antlaşmalar, İslâm şeairinin sarsılması, bu memleketteki zelzele ve yangınlar, 2. Dünya savaşının yeryüzündeki fırtınaları gibi semavî ve arzî musibetlerle insanların hasaretlerine hem manaca hem de maddeten baktığını beyan eder. Asr suresinin 3. ayetindeki "İman edip iyi ameller işleyenler hariç" mealindeki ibare ise 1358-1359 ederek o hasaretlerden özellikle manevî hasaretlerden kurtulmanın yegâne çaresi iman ve salih ameldir ve mefhum-u muhalifiyle o hasaretin yegane sebebi şükürsüzlük, imansızlık, fısk ve sefahettir. Alem-i İslâm’ın 2. dünya savaşından kurtulmasının sebebi Kur’an’dan gelen iman ve a’mal-i salihadır, fakirlere gelen açlık ve kıtlığın sebebi orucun tatlı açlığını çekmemeleri ve zenginlere gelen hasaret ve zararın sebebi zekât vermeyip karaborsacılık etmeleridir. Anadolu’nun savaş meydanı olmamasının sebebi ise iman hakikatlarını fevkalâde bir surette yüz bin insanın kalplerine tahkikî bir tarzda ders veren Risale-i Nur'dur. Başka bir hesaba göre ise 200 küsur sene zamana kadar iman ve amel-i salih ile beraber büyük bir taife bu büyük hasarete karşı mücahedeye devam edecektir ve Fatiha’nın sonundaki ayetin işaret ettiği 1547 veya 1577'ye, لَا تَزَالُ طَائِفَةٌ مِنْ اُمَّتٖى ظَاهِرٖينَ عَلَى الْحَقِّ حَتّٰى يَاْتِىَ اللّٰهُ بِاَمْرِهٖ (Meali: Ümmetimden bir taife Allah'ın emri gelinceye kadar [yani kıyâmetin kopmasına kadar] galibâne hak üzerinde devam edecektir.) mealindeki haidisin ilk cümlesi 1500 makamıyla âhir zamanda bir mücahid taifenin son zamanlarına, ikinci cümlesi 1506 makamıyla galibane mücahedenin tarihine ve üçüncü cümle 1545 makamıyla pek az bir farkla hem Fatiha’nın hem Asr Suresi’nin iki cümlesinin gaybî işaretlerine işaret edip tevafuk eder. Asr suresi başka bir hesapla 1561 ederek yine aynı surenin 1560 makamına kuvvet verip o büyük taifenin mücahedelerinin ne kadar devam edeceğini cifirle gösterir.
- Yine Kastamonu Lahikasındaki başka bir mektupta 33 ayetin Risale-i Nur'a işaretlerini izah eden 1. Şua'da Fatiha ve Asr suresindeki işaretlerin Risale-i Nur talebelerin hususi olarak bakmasının sebebi olarak Risale-i Nur'un 100'e yakın din tılsımlarını ve Kur'an hakikatlerini halletmesini gösterir. Zira bunların bilinmemesinden dolayı çok insan şüpheye düşüp bazen imanlarını kaybetmektedir.
Bilgiler
İsminin Anlamı ve Kaynağı: Masdar olarak “hapsetmek, menetmek; vergi vermek; sıkıp suyunu çıkarmak” demek olan asr, isim olarak “dehr, mutlak zaman, özellikle içinde bulunulan zaman, karn yani seksen veya 100 senelik zaman dilimi, gündüz, gece, sabah, akşam, ikindi vakti” gibi mânalara gelir. Müfessirler Kur’ân-ı Kerîm’de (el-Asr 103/1) zikredilen asr kelimesini “ikindi vakti”, “ikindi namazı”, “mutlak zaman” “Hz. Muhammed’in asrı” (Asr-ı saâdet, Asr-ı nübüvvet) ve “âhir zaman” diye tefsir etmişlerdir.
Diğer İsimleri:
Kur'ân'daki Sırası: 103
Kur'ân'daki Yeri: 30. cüz, 601. sayfa
Mekkî/Medenî: Mekkî[1]
Nuzül (İnme) Sırası: 13
Kendisinden Önce Nazil Olan Sure: İnşirah Suresi
Kendisinden Sonra Nazil Olan Sure: Adiyat Suresi
Nuzülü (İnme) Hakkındaki Bilgiler: [1]
Uzunluğu: 0,2 sayfa
Ayet Sayısı: 3
Satır Sayısı: 3
Kelime Sayısı: 14 (Rumuzat-ı Semaniye)[2], 14[3]
Harf Sayısı: 68 (Rumuzat-ı Semaniye)[4], 71[3]
Fasıla Harfleri: Ra
Bölüm (Ayn Durakları) Sayısı: 1
Secde Ayeti: -
Allah lafzı sayısı (Besmele hariç): 1
Rahman ismi sayısı (Besmele dahil): 1
Rahim ismi sayısı (Besmele dahil): 1
Rab ismi sayısı: -
İçinde Kur'an kelimesi geçen ayetler: -
Hizb-ül Kur'an'da Geçen Ayetler Listesi: Asr Suresindeki Hizb-ül Kur'an Ayetleri (3 ayet) (surenin tamamı alınmıştır)
Bu ayetleri okumak için: Hizb-i Azam-ı Kur'an, Asr Kısmı
Münâcât-ül Kur'an'da İktibas Edilen Ayetler: 2.-3. ayetler (2 ayet)
Risale-i Nur'da Geçen Ayet Sayısı: 3 (Bkz. Asr Suresinin Risale-i Nur'da Geçen Ayetleri listesi)
Risale-i Nur'da Tamamı Geçen Ayetler: 1. ve 2. ayetler (Toplam 2 ayet)
Risale-i Nur'da Nerede ve Nasıl Bahsedildiği
Bir âyetin mana-yı işarîsinin külliyetinden bir ferdi, Hürriyet’ten bu ana kadardır.
Teşrin-i sânî otuzuncu gün, bin üç yüz elli sekizde (1358) Karadağ başına çıkıyordum. “İnsanların, hususan Müslümanların bu teselsül eden helâketleri ve hasaretleri ne vakitten başladı, ne vakte kadar devam eder?” hatıra geldi. Birden, her müşkülümü halleden Kur’an-ı Mu’cizü’l-Beyan, Sure-i Ve’l-Asrı’yı karşıma çıkardı. Dedi: “Bak!”
Baktım. Her asra hitap ettiği gibi bu asrımıza daha ziyade bakan
اِنَّ الْاِنْسَانَ لَفٖى خُسْرٍ
âyetindeki اِنَّ الْاِنْسَانَ لَفٖى خُسْرٍ –şedde ve tenvin sayılır– makam-ı cifrîsi bin üç yüz yirmi dört (1324) edip hürriyet inkılabıyla başlayan tebeddül-ü saltanat ve Balkan ve İtalyan Harpleri ve Birinci Harb-i Umumî mağlubiyetleri ve dehşetli muahedeleri ve şeair-i İslâmiyenin sarsılmaları ve bu memleketin zelzeleleri ve yangınları ve İkinci Harb-i Umumî’nin zemin yüzünde fırtınaları gibi semavî ve arzî musibetlerle hasaret-i insaniye ile اِنَّ الْاِنْسَانَ لَفٖى خُسْرٍ âyetinin bu asra dahi bir hakikati, maddeten aynı tarihiyle gösterip bir lem’a-i i’cazını gösteriyor.
اِلَّا الَّذٖينَ اٰمَنُوا وَ عَمِلُوا الصَّالِحَاتِ –âhirdeki ت , ه sayılır; şedde sayılır ise– makam-ı cifrîsi bin üç yüz elli sekiz ve dokuz (1358-1359) olan bu senenin ve gelecek senenin aynı tarihini göstermekle o hasaretlerden bâhusus manevî hasaretlerden kurtulmanın çare-i yegânesi, iman ve a’mal-i saliha olduğu gibi ve mefhum-u muhalifiyle, o hasaretin de sebeb-i yegânesi küfür ve küfran, şükürsüzlük yani imansızlık, fısk ve sefahet olduğunu gösterdi. Sure-i وَ الْعَصْرِ nin azametini ve kudsiyetini ve kısalığıyla beraber gayet geniş ve uzun hakaikin hazinesi olduğunu tasdik ederek Cenab-ı Hakk’a şükrettik.
Evet âlem-i İslâm’ın, bu asrın en büyük hasareti olan bu dehşetli İkinci Harb-i Umumî’den kurtulmasının sebebi: Kur’an’dan gelen iman ve a’mal-i saliha olduğu gibi; fakirlere gelen acı açlık ve kahtın sebebi dahi orucun tatlı açlığını çekmedikleri ve zenginlere gelen hasaret ve zayiatın sebebi de zekât yerinde ihtikâr etmeleridir. Ve Anadolu’nun bir meydan-ı harp olmamasının sebebi; اِلَّا الَّذٖينَ اٰمَنُوا kelime-i kudsiyesinin hakikatini fevkalâde bir surette yüz bin insanın kalplerine tahkikî bir tarzda ders veren Risale-i Nur olduğunu, pek çok emareler ve şakirdlerinden binler ehl-i hakikat ve dikkatin kanaatleri ispat eder.
Ezcümle: Emarelerden biri, Risale-i Nur’a sıkıntı veren veyahut hizmetinden çekilen pek çok adamların tokat yemeleri gibi; bu sene, bu memleketin etrafında umumî bir tarzda Risale-i Nur’un intişarına sıkıntı verip şimdiki bir nevi tevakkuf devresi vermek hatasıyla, şimdiki umumî sıkıntının bir sebebi olduğunu göstermesidir.
(SURE-İ VE’L-ASR’IN DAĞ MEYVESİ NAMINDAKİ NÜKTESİNE BİR HÂŞİYEDİR.)
اَلصَّالِحَاتِ deki ت, âhirdeki “ta”lar ekseriyetçe vakfa rast gelmesiyle cifirce ه sayılabilir, اِلَّا beraberdir. Bu noktada bin üç yüz elli sekiz (1358) bu zamanımızı gösterir. Ve telaffuzca ه okunmadığından ت kalabilir. Bu noktadan, şeddeler sayılmazsa ve اِلَّا beraber değil, iki yüz küsur sene zamana kadar iman ve amel-i salih ile beraber bir taife-i azîme, hasarat-ı azîmeye karşı mücahedeye devam edeceğine işaret edip Fatiha’nın âhirinde صِرَاطَ الَّذٖينَ اَنْعَمْتَ عَلَيْهِمْ bin beş yüz kırk yedi (1547) veya bin beş yüz yetmiş yedi (1577) gösterdiği zamana hem
لَا تَزَالُ طَائِفَةٌ مِنْ اُمَّتٖى ظَاهِرٖينَ عَلَى الْحَقِّ حَتّٰى يَاْتِىَ اللّٰهُ بِاَمْرِهٖ
birinci cümle, bin beş yüz (1500) makamıyla âhir zamanda bir taife-i mücahidînin son zamanlarına ve ikinci cümle, bin beş yüz altı (1506) makamıyla galibane mücahedenin tarihine ve üçüncü cümle, bin beş yüz kırk beş (1545) makamıyla pek az bir farkla hem Fatiha’nın hem Ve’l-Asrı Suresi’nin iki cümlesinin gaybî işaretlerine işaret edip tevafuk eder.
Demek bu hadîs-i şerifin üç cümlesinden her birisi, bin beş yüz tarihine ve mücahedenin ne kadar devam edeceğine dair işaretlerine, aynen bu اَلَّذٖينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ şedde sayılmazsa bin beş yüz altmış bir (1561) makamıyla hem وَتَوَاصَوْا بِالْحَقِّ وَتَوَاصَوْا بِالصَّبْرِ –şedde sayılır fakat بِالصَّبْرِ lâmdır– bin beş yüz altmış (1560) makamıyla iştirak edip o taife-i azîmenin mücahedatları ne kadar devam edeceğini mana-yı işarî ve cifrî ile gösterirler. Ve Fatiha ve hadîsin irae ettikleri tarihe, makam-ı ebcedleriyle takarrub edip farklı bir derece tevafuk ederler ve manalarıyla da tam tetabuk ederek, parlak bir lem’a-i i’caziye-i gaybiyeyi gösteriyorlar.
Amma insan ise: ubudiyetin külliyetinde, nezaretin şümulünde, marifetin ihatasında ve rububiyet-i İlahiyenin dellallığında melek gibi, belki daha cami' bir makamı vardır. Fakat iştihalı, şerire bir nefse sahib olduğundan, çok terakki ve tedennileri dahi vardır.
Hem insan, yaptığı her amelinde nefsi için bir haz ve zatı için bir hisse ayırdığı için, bu cihetten hayvana benzer. Şu halde insanın iki tane maaşı vardır.
Birisi muacceldir ki; cüz'îdir, hayvanîdir.
İkincisi müecceldir ki; küllîdir, melekîdir. Teemmel...
Risale-i Nur'un birçok derslerinde insanın ubudiyet vazifesinin esrarından ve nebatat ve hayvanatın ibadât ve tesbihatlarından kısmen bahsettiğimizden, burada tekrar edip bahsi uzatmaya ihtiyaç yoktur. Eğer istersen o derslere müracaat et. Tâ ki Sure-i وَالتِّينِ وَالزَّيْتُونِ ile Sure-i وَالْعَصْرِ nın sırlarını göresin.
İkinci Sual: İşarat-ı Kur’aniye Risalesi’nde, Fatiha’nın âhirinde sırat-ı müstakim ashabı ki اَلَّذٖينَ اَنْعَمْتَ عَلَيْهِمْ âyetiyle tarif edilen taife içinde hem لَا تَزَالُ طَائِفَةٌ مِنْ اُمَّتٖى … الخ hadîsinin âhir zamanda gösterdikleri mücahidler içinde ve hem Ve’l-Asrı Suresi’nin اِلَّا الَّذٖينَ اٰمَنُوا dan başlayan üç cümlenin mana-yı işarîsinde hususi bir surette bir ferdi, Risale-i Nur’un has şakirdleri olduğuna sebep nedir ve vech-i tahsisi nedir?
Elcevap: Sebebi ise Risale-i Nur, yüze yakın din tılsımlarını ve hakaik-i Kur’aniyenin muammalarını hall ve keşfetmiştir ki her bir tılsımın bilinmemesinden çok insanlar şübehata ve şükûke düşüp tereddütlerden kurtulamayıp bazen imanını kaybederdi. Şimdi bütün dinsizler toplansalar o tılsımların keşfinden sonra galebe edemezler. Yirmi Sekizinci Mektup’taki İnayat-ı Seb’a’da bir kısmına işaret edilmiş. İnşâallah bir zaman o tılsımlar, müstakil bir risalede cem’edilecek.
Sabri’nin tabiri ve istihracıyla, Sure-i Ve’l-Asr işaretine muvafık olarak Risale-i Nur, Anadolu’yu Cebel-i Cûdi’de sefine gibi ve Isparta ve Kastamonu’yu âfat-ı semaviye ve arziyeden muhafazalarına bir vesile olduğunu ve “Risale-i Nur’a ilişmesinler, yoksa yakından bekleyen âfetler geleceklerini bilsinler, akıllarını başlarına alsınlar.” bu musibetten biraz evvel tekrar ile söylüyordum ve size de o mektuplar gönderilmişti. Şimdi aldığım haber: Kastamonu, civarı, kalesi, Risale-i Nur’un matemini tutmuş gibi ağlamış ve zelzele ile sıtma tutmuş, inşâallah yine Risale-i Nur’a kavuşacak ve gülecek ve şükredecek.
(13. Şua)
Aziz kardeşlerim!
Bu fecirde birden bir fıkra ihtar edildi. Evet, ben de Hüsrev’in zelzele hakkında tafsilen yazdığı keramet-i Nuriyeyi tasdik ederim ve kanaatim de o merkezdedir. Çünkü Risale-i Nur ve şakirdlerine dört defa şiddetli taarruzların aynı zamanında dört defa dehşetli zelzelenin hücumu tam tamına tevafukları tesadüfî olmadığı gibi; Risale-i Nur’un iki merkez-i intişarı olan Isparta ve Kastamonu’nun sair yerlere nisbeten âfattan mahfuz kalmaları ve Sure-i Ve’l-Asr işaretiyle, âhir zamanın en büyük bir hasaret-i insaniyesi olan bu İkinci Harb-i Umumî’den çare-i necat ise iman ve amel-i salih olmasından, Risale-i Nur’un Anadolu’nun her tarafında iman-ı tahkikîyi neşri zamanına Anadolu’nun fevkalâde olarak bu hasaret-i azîme-i harbiyeden kurtulması tam tamına tevafuku dahi tesadüfî olamaz.
Hem Risale-i Nur’un hizmetine zarar veren veya hizmette kusur edenlere aynı zamanında gelen şefkat veya hiddet tokatlarının yüzer vukuatları tam tamına tevafukları tesadüfî olmadığı gibi Risale-i Nur’a hüsn-ü hizmet edenlerin hemen hemen bilâ-istisna maişetinde vüs’at ve bereket ve kalbinde meserret ve rahat görmelerinin binler hâdiseleri dahi tesadüfî olamaz.
(13. Şua)
Risale-i Nur, bu Anadolu memleketine belaların def’ine ehemmiyetli bir vesiledir. Sadaka nasıl belayı def’ediyor, onun intişarı ve okunması küllî bir sadaka nevinde semavî ve arzî belaların def’ine çok emareler ve çok hâdiselerle tebeyyün etmiş. Hattâ Kur’an’ın işaretiyle tahakkuk etmiş. Ve yazmasını ve intişarını men’etmek zamanlarında dört defa zelzelelerin başlaması ve intişarıyla durmaları ve Anadolu’da ekser okunması, İkinci Harb-i Umumî’nin Anadolu’ya girmemesine bir vesile olduğu Sure-i Ve’l-Asr işaret ettiği, bu iki ay kuraklık zamanında mahkemenin Risale-i Nur’un beraetine ve vatana menfaatli olduğuna dair kararını Mahkeme-i Temyiz tasdik ederek tam bir serbestiyetle Risale-i Nur’un intişar ve okunmasını beklerken, bütün bütün aksine olarak men’edilmesi ve mahkemedeki risalelerin sahiplerine iade edilmemesi ve bizi de o cihetle konuşmaktan men’etmeleri cihetiyle, belaların def’ine vesile olan bu küllî sadaka-i maneviye karşı çıkamadı, günahımız neticesi kuraklık başladı.
وَ اِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِهٖ
Aziz kardeşlerim!
Kur’an’a ait en cüz’î en küçük bir nüktenin de kıymeti büyük olduğundan işarat-ı Kur’aniyenin bu zamanımıza temas eden küçük bir şuâı bugün Sure-i Ve’l-Asrı nükte-i i’caziyesi münasebetiyle, Sure-i Fil’den mana-yı işarî tabakasından tevafuk düsturuna istinaden bir nüktesini beyan etmem ihtar edildi. Şöyle ki:
...
Kardeşiniz Said Nursî
Risale-i Nur'daki Diğer Alakalı Yerler
İlgili Resimler/Fotoğraflar
Ayetlerdeki Kelime ve Harf Sayıları
Genel Ayet No | Sure No | Sure Ayet No | Kelime Sayısı | Harf Sayısı |
---|---|---|---|---|
6177 | 103 | 1 | 1 | 6 |
6178 | 103 | 2 | 4 | 14 |
6179 | 103 | 3 | 9 | 51 |
Toplam | - | 3 | 14 | 71 |
İlgili Maddeler/Sayfalar
İlgili Kategoriler
Kaynakça
- ↑ 1,0 1,1 1,2 https://islamansiklopedisi.org.tr/asr-suresi
- ↑ https://nurpedia.org/wiki/Risale:29._Mektubun_8._K%C4%B1sm%C4%B1_(Rumuzat-%C4%B1_Semaniye)#Birinci_Par%C3%A7as%C4%B1
- ↑ 3,0 3,1 3,2 https://binimad.com/wp-content/uploads/2020/11/Letters-and-Word-Count-of-The-Entire-Quran.pdf
- ↑ https://nurpedia.org/wiki/Risale:29._Mektubun_8._K%C4%B1sm%C4%B1_(Rumuzat-%C4%B1_Semaniye)#Birinci_Par%C3%A7as%C4%B1